Jean Paul’ün Titan adlı romanından esinlenerek 1888 yılında tamamladığı 1. Senfoni’si de bir “İnsan ve Doğa Senfonisi”dir. Bir saate yakın süren eser, 1889’da Budapeşte’deki ilk yorumunda “İki Bölümlü bir Senfonik Şiir” başlığıyla çalındı. Mahler 1893 Hamburg ve 1894 Weimar’daki seslendirişlerinde ise Jean Paul’den esinlenerek Titan adını verdiği, aslında beş bölümlü olan eseri ikiye böldü: İlk bölüm “Gençlik Günlerinden, Çiçekler, Meyve ve Diken Parçaları”, ikinci bölüm ise “Commedia Humana-İnsanlık Komedyası” olarak, ayrıntılı bir açıklamayla konser dinleyicilerine sunuldu. Ancak Mahler, eserin yanlış anlaşıldığını görünce açıklamaları kaldırdı.

1. Bölüm

4/4’lük ölçüde ve Re minör tonda başlayan 1. Bölüm “ağır, sürüklenerek, çok rahat; canlı bir zaman ölçüsünde-bir doğa sesi gibi” (Langsam, schleppend; Sehr gemächlich; Belebtes Zeitmass-Wie ein Naturlaut) temposuyla belirlenmiştir. Bölüm doğanın, bu aynı süreklilikte giden ağır ve esrarlı sesiyle sabahın erken saatinde uyanışını canlandırır. Yaylı çalgıların armonik sesle duyurdukları bu hava, sesi uzaktan gelen bakır üfleme çalgıların guguk kuşlarını yansıtmasıyla renklenir. Bu bölüme daha sonra, Mahler’in Bir Gezginin Şarkıları adlı eserinde kullandığı “Bu sabah tarlalarda gezdim” şarkısının teması hakim olur. Yaşama ve doğaya bağlılığın işlendiği bu şarkı aydınlık, tasasız karakteriyle kendine bağlı yan temalarla gelişir.

2. Bölüm

2. Bölüm 3/4’lük ölçüde ve La Majör tonda başlar. “Güçlü bir hareketle, ancak çok hızlı değil” (Kraftig bewegt, doch nicht zu schnell) temposuyla bu scherzo bölüm, daha çok vals ile ländler karışımı bir dans havasındadır. Problemsiz olarak gelişir. Bas partisi üzerinde neşeli bir ländler ezgisi yükselir. Sevimli ve pastoral trio bölmesinde de sezilen Alp yöresi atmosferi, bölüme egemendir. Bölüm, ilk yorumlarda kullanılan özgün başlığı Pupa Yelken’e uygun biçimde sona erer.

3. Bölüm

4/4’lük ölçüde ve Re minör tondaki “Törensel ve ölçülü, sürüklenmeden” (Feierlich und gemessen, ohne zu schleppen) tempo belirlemesiyle başlayan 3. Bölümde (İnsanlık Komedyası), 17. Yüzyıl ressamı Jacques Callot’un Avcının Cenaze Töreni adlı gravüründen esinlenilmiştir. Şakacı, aynı zamanda korkulu bir rüya gibi hayvanlar avcının tabutunun çevresinde toplanmıştır: Tavşanlar flamalar taşımakta; kedi, karga ve baykuşlardan oluşan bando takımı cenaze marşını çalarken, diğerleri ağır adımlarla yürümektedir. Cenaze marşı, herkesin bildiği, kanon biçimindeki ünlü çocuk şarkısı Frère Jacques alaycı bir üslupta çalınır. Timpaninin kısık vuruşları eşliğinde kontrbas ve viyolonselin sürdinli olarak duyurdukları marş, sürekli tekrarlanır. Tema diğer çalgılara da geçer. Beliren karşı temaya timpani ve ziller de katılır. Kanonun tekrarıyla yaratılan monoton hava, bölümün ortasında zarif bir ezgiyle kesilir. Bu ezgi, yine bestecinin Bir Gezginin Şarkıları’ndan ‘‘Yolda bir ıhlamur ağacı var” adlı lieddir. Ancak bölümün sonunda cenaze törenine dönülür. Mahler, kendi açıklamasıyla “Bu kötü bandonun yarattığı izlenimin dünyanın çiğliğini, bayağılığını ve alaycılığını yansıttığı”nı belirtir.

4. Bölüm

Ara verilmeden, adeta ihtarsız giren 4. Bölüm, yine 4/4’lük ölçüdeki “Fırtına hızında” (Stürmisch bewegt) tempolu final Do, Si, Re bemol, Fa, La bemol’den oluşan uyumsuz (disonant) tiz bir akorla başlar. Mahler bunu, “derinden yaralanmış bir kalbin haykırışı” olarak tanımlar. Bölüm, bestecinin program açıklamasına göre Cehennemden Cennete Geçiş’i canlandırır: “Varoluş cehennem, acının ve kederin aşılması da cennettir”; böylece eserin kahramanı zafere ancak ölümle ulaşacaktır. Vahşi hızla koşuşan yaylı çalgıların üstünde üfleme çalgıların marş motifi yükselir. Zarif ve hafif biçimde kemanlarda duyulan ikinci tema ise, sanki bir kurtuluş gibi birincisiyle kontrast oluşturur. Kısa süren bu kurtuluş, kornaların tehdit üslubundaki tutkulu ve güçlü bir motifiyle kesilir. Fırtına bir ara durulur; Re Majör tonda parlak, iç açıcı doğa motifi belirir: Birinci bölümdeki bu doğa temalarının yeni biçimde işlenişiyle ve yedi kornonun törensel bir coşkuyla sunduğu zafer havasıyla eser sona erer.

[1] Aktüze, İrkin: Müziği Okumak, 3. Cilt. Pan Yayıncılık. İstanbul. 2003.

İlk Seslendirilişi:  Prag, Çek Cumhuriyeti, 2 Şubat 1890
İlk Yayımlanma Tarihi:  1892
Kime İthaf Edildiği:  Franz Joseph I, Avusturya İmparatoru (1830-1916)
Yaklaşık Süresi:  36 dakika
Enstrümantasyon:  Pikolo, 2 Flüt, 2 Obua, İngiliz Kornosu, 2 Klarnet, 2 Fagot, 4 Korno, 2 Trompet, 3 Trombon, Tuba, Timpani, Yaylı Enstrümanlar
Diğer Bilgiler:  Eser ilk olarak Senfoni No. 4 olarak yayımlanmıştır.
Eserin notalarına ulaşmak için lütfen bu satıra tıklayınız.
 
Antonín Dvořák dokuz senfoni yazmasına karşın, aslında opera bestecisi olmak arzusundaydı. Yurdu dışında ilk kez Slav Dansları’yla tanınan besteci, İngiliz uzman Tovey tarafından, senfonilerinde folklorik unsurları kullanmasından dolayı "köylü kurnazlığı”yla itham edilir. Ancak daha 16 yaşında müziğe köylerde keman çalarak başlayan Dvořák için köylülük doğal bir şeydi; bu onun yaşam biçimiydi. Karakteri de saf, doğru, açık kalpli ve müzik yazmayı ciddi bir iş olarak gören bir yapıdaydı. Esini Tanrı’nın bir lütfu olarak kabul ediyor ve her bestesinin üzerine mutlaka “Tanrıya şükür” diye yazıyordu.

1883’te Prag Operası için Almanca libretto üzerinde altı dilde (Hırvatça, Slovakça, Romence, İspanyolca, Almanca ve Çekçe) yazmak zorunda kalması ve eserin pek başarılı olmaması Dvořák’ı -Smetana gibi- milliyetçiliğe daha çok yaklaştırdı. Ülkesinin Viyana’ya olan politik bağımlılığı da Dvořák’ın daha başka türlü hareket etmesine neden oldu. Brahms’ın aracılığıyla eserlerini -besteciyi istismar ederek- basan Simrock yayınevine karşı çıkmaya başladı. İlk adının ısrarla, Almanca karşılığı olan Anton olarak basılmasına itiraz etti. Simrock ayrıca geniş kapsamlı eserleri basmaya yanaşmıyor, uzun pazarlıklar yapıyor, üstelik Opus numaralarını da istediği gibi değiştiriyor, Dvořák’ın bir eserini ancak müzik çevrelerinde başarı kazandıktan sonra yayımlıyordu. Onun 1880’lerde verdiği 3. ve 4. Senfoni’lerini 1911 ve 1912’de, bestecinin ölümünden sonra basmıştı. Olay 8. Senfoni’de patlak verdi ve Simrock bu senfoni için, 7. Senfoni’ye verdiği ücretin altıda birini, 1000 Mark önerince Dvořák bu yayıneviyle ilişkisini kesti.

Dvořák, Bohemya kırlarındaki evinde, 1889 yaz sonunda bestelediği ve dört bölümlü bir Slav Rapsodisi olarak tanımlanan 8. Senfoni’sini ilk kez 2 Şubat 1890’da Prag’da, yönetimindeki Çek Ulusal Tiyatro Orkestrası’yla seslendirdi. Daha sonra aynı yılın Nisan ayında Londra’da ve Kasım’da da Frankfurt’ta yönettiği senfoni büyük ilgi gördü ve sevildi. Bundan cesaret alan besteci, Simrock’un önerisini reddederek eserini Londra’daki Novello yayınevine gönderdi ve eser Op.88, Senfoni No.4 olarak 1892’de yayımlandı. Londra’da çalınan ve orada basılan esere, -Dvořák’a Cambridge Üniversitesi’nce Müzik Şeref Doktoru unvanı verilmesi nedeniyle de- İngiliz Senfonisi adı da verildi. Dvořák daha önce, Londra Filarmoni Derneği’nin isteği üzerine 7. Senfoni’yi de bestelemişti.

Dvořák’ın kaynağını Bohemya halk müziğinden alan neşeli ve ateşli havadaki eseri bazı eleştirmenlerce senfoni geleneğine aykırı bulundu. Özellikle Brahms hayranı Tovey, 7. Senfoni’sinden sonra Dvořák’ın kaliteyi düşürdüğünü, İngiliz zevkine uyma kaygısıyla böyle davrandığını öne sürdü. Melodi zenginliği, safça neşe onu rahatsız etmiş, ayrıca üçüncü bölümü oluşturan valsi, Çaykovski’nin 5.Senfoni’sinin valsi gibi "bayağı" bulmuştu.

1. Bölüm

Gerçekten de Bohemya kırlarının ve ormanlarının bir yankısı olarak Doğa Senfonisi adıyla tanımlanan eser, bu isme yaraşır şekilde başlar. 4/4’lük ölçüde neşeli ve parlak (Allegro con brio) tempodaki 1. Bölüm minör tonda 17 mezür süren düşünceli bir temayla başlar ve flütte, bir kuş sesi gibi duyulan Sol Majör motife dönüşür. Romantik bir havada viyolonsel, korno, fagot ve klarinetlerin unison katılımı renkli ve sıcak bir ortam yaratır. İkinci temayı ise tahta üfleme çalgılar Si minör tonda sunar. Slav Dansları’nı anımsatan bölüm, çekici ezgilerin dans benzeri ritmiyle işlenmesiyle sürer.

2. Bölüm

2. Bölüm ağır (Adagio) tempoda, 2/4’lük ölçüde ve Do minör tonda tam bir rapsodi karakterindedir. Çigan üslubunda balad benzeri ezgilerle, Schubert stilinde bazen Do Majöre dönüşen pırıltılı enstrümantasyonla oluşan bu şiirsel tabloda ilk temayı tahta üfleme çalgılar duyurur. Özlem yüklü, melankolik orta bölmeden sonra ilk temayı trompetler dinamik biçimde tekrarlar. Bölüm yine sakin şekilde biter.

3. Bölüm

3. Bölüm zarif ve neşeli (Allegretto grazioso) tempoda, yine Bohemya renkleriyle bezeli yumuşak bir vals ezgisiyle başlar. Bu 3/8’lik tempodaki Scherzo bölümünün kemanların öncülüğündeki romantik akışı, orta bölmede yer alan ve Sol Majörden minöre dönüşen trio ile çekici bir kontrast oluşturur. Scherzo’nun tekrarından sonra da coşkulu bir dans tarzındaki coda ile bölüm sona erer. Bazı müzik yazarları, Dvořák’ın 1888 Kasım’ında, senfoninin bestelenişinden bir yıl önce Prag’da Çaykovski’nin yönettiği 5. Senfoni’sini dinlediğini, bu ünlü Rus bestecisiyle tanışmasından sonra da dostluk kurmalarının bu Scherzo’da büyük etkisi olduğunu belirtir.

4. Bölüm

4. Bölüm pek de hızlı olmayan (Allegro ma non troppo) tempoda, 2/4’lük ölçüde ve Sol Majör tondaki final, sonat biçimiyle kaynaşan bir varyasyonlar dizisidir. Trompetlerin Enerjik fanfarlarıyla görkemli biçimde başlar. İlk bölümdeki kuş sesini anımsatan, hayat dolu temayı bu kez viyolonseller duyurur. Bu temanın varyasyonları ise üçe ayrılır: Bunlardan ikincisi matem marşını anımsatan bir tekerleme (Burlesk) havasındadır. Fanfarların tekrarından sonra parlak bir coda ile eser sona erer.[1]
 
[1] Aktüze, İrkin: Müziği Okumak, 2. Cilt. Pan Yayıncılık. İstanbul. 2002.

10 Ağustos 1788'de tamamlanan Do Majör No. 41 Senfoni, Mozart'ın son senfonisidir. Bestecinin, mason arkadaşı Johann Michael von Puchberg'e (1741-1822) yazdığı mektuptan bu son üç senfoninin (KV 543, 550 ve 551) abonman konserleri dizisi için planlandığı anlaşılmaktadır. Ancak bunların Mozart hayattayken çalınmadığı da öne sürülür. Fakat bestecinin 1789'daki Berlin turnesinde Dresden ve Leipzig'de ya da 1790'da II. Leopold'un taç giyme töreni için gittiği Frankfurt'ta çalındığı sanılıyor. Bunun sebebi, 1790'lı yıllarda kısıtlı da olsa bazı elyazması kopyaların görülmüş olması. Ayrıca 1791 baharında Viyana'da Tonkünstler (besteciler) Derneği yararına Antonio Salieri'nin yönettiği konserde Mozart'ın son senfonilerinden birinin yer aldığı biliniyor.

Yunan mitolojisindeki Zeus'a Romalılar tarafından verilen Jüpiter adını da senfoniye Mozart takmamıştır. Romalıların en eski tanrısı olan Jüpiter, gök ışığının, yıldızların, şimşeklerin tanrısıdır ve senfoninin bu öğeleri içerdiğini düşünen Londralı emprezaryo, Bonn doğumlu kemancı Johann Peter Salomon'un bu adı bulduğunu öne sürer.

Almanca konuşulan ülkelerde daha çok "Füg Finalli Senfoni" olarak bilinen eserin, Mozart'ın oğlu Franz Xaver'in (1791-1844) Vincent ve Mary Novello adlı yayıncılara anlattığına göre Salomon'un koyduğu "Jüpiter" adı İngiltere'de yayılmış, önce 20 Ekim 1819'da Edinburgh'daki konser programında, sonra da 26 Mart 1821'de Londra Filarmoni Derneği'nin 1823'te Londra'da yayımlanan piyano düzenlemesinde yine "Jüpiter" başlığı yer almıştır.

Gerçekten de olağanüstü dengeli yapısı, klasik olgunluğu ve ideal güzellik duygularıyla bu antik çağ tanrısının yüceliğine yakıştırılan senfoni, bu alanda 1788'e kadar yazılanlardan da üstün tutulur.

1. Bölüm

1. bölüm çabuk ve tez canlı (Allegro vivace) tempoda ve Do Majör tonda, 4/4'lük ölçüde hemen güçlü ve cesur ana temayı sunarak başlar. Herhangi bir giriş olmadan forte olarak duyurulan bu erkekçe ve haşmetli karakterdeki temanın girişi, yaylıların yalvaran tavırlı, biraz da kadınsı ve hafif (piano) cevabıyla yankılanır. Büyük bir tuttiden sonraki açılışın tekrarında ise, bu kez tahta üflemelilerin zarif cümleleri duyulur. Daha sonra serimin (exposition) son temasını, Mozart'ın üç ay önce yazdığı KV 541 "Un bacio di mano" (El Öpüşü) adlı aryası oluşturur. Mozart'ın Pasquale Anfossi'nin (1727-1797) metni üzerine yazdığı aryanın sözleri de oldukça gariptir, güngörmüş bir Fransız öğüt verir: "Biraz safsınız aziz Pompeo, gidin de dünyayı öğrenin!" Çok değişik tabloları içeren, zarif, aldatıcı, tutkulu, şakacı ve ciddi olabilen ama kesin bir tavır koymayan bölümde, beklenmedik modülasyonların da sergilenmesinden sonra törensel fanfarlarla sona ulaşılır.

2. Bölüm

2. bölüm 3/4'lük ölçüde, şarkı söyler gibi, ağırca (Andante cantabile) tempoda en derinlerden gelir gibi büyük bir ezgidir sanki... Sevimli ama özlem yüklü soylu tema, sürdinli çalan kemanlarla canlanır. Ancak bu özlem isteği arada beliren sert akorlarla ret cevabı alır gibidir. Bu bölümde trompet ve timpani yer almaz. Forte bölümlerde obualar, piano'larda flüt ve fagotlar kemanları duble eder. İnce bir kontrpuanın öngörüldüğü bölümde her şey berrak ve açıktır. Daha sonra fagotun başlattığı ezgi obualarda barışçı yeni tema olarak belirir. Zarif bir coda'dan sonra bu melodik ögeler usta bir kontrpuan örgüsüyle geliştirilir ve türlü ton değişimlerinden (modülasyon) sonra bölümü yine başlattığı tonalitede, Fa Majörde sona erdirir.

3. Bölüm

3. bölüm Menuetto, çabukça (Allegretto) tempoda, yine ikinci bölüm gibi 3/4'lük ölçüde ve 18. yüzyılın en güçlü senfonik karakterindeki menuete örnektir. Girişte kromatik üç notanın aşağı kaymasıyla başlayan ve buruk disonanslı akorlarla desteklenen enerjik yapılı bu menuetto, trompet ve vurmalı çalgıların katkısıyla da gelişir. Başlangıçtaki üç nota artık tipik bir dans olmayan bu esnek ve hareketli bölümün çekirdeği gibidir. Aynı tondaki trio -genellikle Mozart'ın zarif şakalarını uyguladığı bölme- ise bu kez daha canlıdır ve bir müzikoloğun belirttiği gibi Mozart "arabayı atın önüne koşmuş", yani kadansı melodinin önüne almıştır. Ayrıca kromatik ögeleri geleneksel menuete uymayan biçimde çok kullanan Mozart, üstelik bir senfonisinin menuetinde ilk kez viyolonsel ve kontrbaslar için ayrı ve kendine özgü bir parti de (9-13. ve 52-55 mezürlerde) yazmıştır.

4. Bölüm

Oldukça çabuk (Allegro molto) tempoda, 4/4'lük ölçüde ve Do Majör tonda olan final, Mozart'ın senfonik bölümleri arasında tektir: Bu bölümde asıl olan melodik güzellik değil, melodilerin kontrpuan bakımından değerlendirilişi, insanı kapıp götüren canlılığın, soylu ve berrak neşenin oluşturduğu atmosferin Barok çağ yöntemiyle ele alınışıdır. Mozart'ın kendini çok yüksek değerlerde bir kontrpuan ustası olarak ispatladığı ve "Füglü Final" olarak anılan bölümün formu da tekdüze değildir. Müzikolog Alfred Einstein (1880-1952) finali şöyle tanımlar: "... Zira bu bir füg değil, serimde (exposition), geliştirimde (developpement) ve coda'da füglü bölmeleri içeren sonat formunda bir bölümdür.

Daha çok dinsel müzikle ilgilenen Avusturyalı besteci Johann Nepomuk David (1895-1977) ise 1953'te yayımlanan Jüpiter Senfonisi adlı araştırmasında, eserin tüm ana ve yan temalarının on notadan oluşan bir cantus firmus (değişmez şarkı) üzerine geliştiğini öne sürmüştür. Gerçekten de Hıristiyan dinsel törenlerindeki düzenin (litürjik) müziğini yansıtan, eski Gregoryen şarkılarından Lucis Creator ilahisinin girişi Do-Re-Fa-Mi'den oluşan dört notalı motif, finalin başlangıcındaki birinci temayı yansıtır. Bu motifi çeyrek yüzyıl önce 1. Senfoni'sinde kullanan Mozart, Palestrina'dan Brahms'a kadar pek çok besteci gibi davranmıştır. Belli başlı dört temayı içeren final, masum biçimde bu dört notalı cümleyle girer. Orkestra tuttisinin tekrarından sonra yine tuttiyle duyurulan ve aynı Do notasının tekrarıyla başlayan, ancak pesleşen hızlı bölmeyle süren ikinci tema da finalin önemli bir ögesidir. Daha sonra füg ya da daha doğru tabirle "füglü serim" gelir. Viyolonsel ve basların kendilerine özgü partilerini de kapsayan bu beş sesli füg, birinci temanın ilk üç notasından oluşur. Daha sonraki tutti ise trillerle seçkinleşen üçünü temayı güçlü (forte) olarak sunar. Bu arada ikinci tema belirir ve bir kadanstan sonra lirik karakterdeki dördüncü tema duyurulsa da diğer temalar tekrar ortaya çıkar ve yakın benzetimlerle (imitation) önce iki, sonra dört sesli gelişir. Buna birinci tema da katılır. İkinci tema ise bu kez ters benzetimlerle -kemanların tizlere, basların pese hareketiyle- belirir. Bu ilginç ve çekici serimden sonra sakin ve hülyalı gelişim başlar: Burada önemli öge, dört notalı birinci temadır. Güçlü bir doruktan sonra tüm atmosfer değişir. Orkestra güçlü kromatik geçişlerle müziği sanki kontrolden çıkmış gibi işler, ancak fazla uzatmadan kurallara yeniden uyar. Füglü gelişimi, fügle sonat formunun uyumunu sergileyen finalde, hafif (piano) ve gizemli bir pasaj birinci temanın tersine çalınışıyla (inversion) yine gelişimi anımsatır, sonra viyolaların dördüncü temayı ve viyolonsel, fagot, kornoların birinci temayı belirttikleri pasaj, tüm temaların birlikte doğaçtan duyurulmasının habercisidir. İlginç ve büyüleyici bir etki yaratan bu pasaj, sonunda trompet ve kornonun fanfarına yardımcı olan timpaniyle soylu bir finale, Mozart'ın senfonik yaşamının son sayfalarına ulaşır. Schumann'ın "Dünyada öyle güzel şeyler vardır ki bunlar için söylenecek sözler yeterli olmaz" dediği eser, sanki Mozart son sözlerini senfonik biçimde söylermişçesine parlak biçimde sona erer.[1]
 
[1] Aktüze, İrkin: Müziği Okumak, 4. Cilt. Pan Yayıncılık. İstanbul. 2003.

Esterházy Sarayı'nda sahnelenen düzenli teatrel performanslarının önemli bir parçası olan Carl Wahr Topluluğu, 1772'den 1777'ye kadar her yaz kısa bir süre sarayda kalmaktaydı. Özellikle Almancaya çevrilmiş Shakespeare performanslarının üzerine uzmanlaşan topluluk, çeşitli başka oyunları da sahneliyordu.

Carl Wahr Topluluğu 1774 sezonunun bir parçası olarak Jean François Regnard'ın orijinal adı "Le Distrait" olan beş perdelik komedisi Der Zerstreute'yi (Dalgın Adam) sahneye koydu ve bu oyun için Haydn bir uvertür ve çeşitli parçalar yazdı. Hem oyun hem de müzikler beğeniyle karşılanınca Haydn İtalyanca "Il Distratto" (Dengesiz Kimse" başlığı altında bu müziği bir senfonide topladı.

Oyunun konusu unutkanlığı yüzünden başına her türlü bela gelen Leandre'nin dalgınlığı üzerine kuruludur. Bu şen sulu mizah için Haydn eşit derecede gülünç bir bölüm yazmıştır. Altı bölümlük senfoninin birinci ve beşinci bölümleri her ne kadar daha ciddi olsa da mizah havasından çok da uzaklaşmaz. Eser Haydn'ın halk şarkılarını en uzun biçimiyle kullandığı senfonisidir; bu şarkılar 2., 3., 4. ve 6. bölümlerde duyulabilir.

Birinci bölümde birkaç kez müzik giderek azalarak kaybolur ve daha sonra kuvvetli ve ani bir geri dönüş yapar. Bunlar Haydn'ın 1791 tarihli 94. Senfoni'sinin "Sürpriz"ini anımsatır.

İkinci bölüm kibar bir Fransız şarkısı üzerine kuruludur ve nefesli çalgıların fanfar benzeri araya girişleri görülür. Menuetto'dan sonra dördüncü bölüm Presto ve onun çılgın sekuensli Balkan halk melodileri gelir.

Adagio (di Lamentatione) başlıklı beşinci bölümde, Haydn'ın Gregorian ezgisinden almış olabileceği bir melodi duyulur. Yaylılardaki yumuşak arpejler bu güzel melodiye eşlik eder ve kısa bir fanfardan sonra melodi tekrar eder.

Haydn en büyük şakasını son bölüm için saklamıştır: Vahşi bir prestissimo tempo ile başlayan müzik, kemanların sol tellerinin yeniden akort edilmeye ihtiyacı varmış gibi duyulmasına sebep olan disonant bir akorla aniden duraklama noktasına gelir, ancak daha sonra bölümün sonuna kadar parlak bir şekilde ilerler.[1]
 
[1] İş Sanat'ın 13 Şubat 2013 tarihli Die Deutsche Kammerphilharmonie Bremen (Şef: Ivor Bolton, Piyano: Gülsin Onay) konser kitapçığından alınmıştır.

Antonín Dvořák, senfonilerindeki numaralama yanlışlıklarına 1. Senfoni'sinin kaybolduğunu sanarak ikinciyi ilk olarak kaydederek, önce kendi neden olmuştu. Yayımcısı Simrock ise altıncıyı 1. Senfoni olarak yayımlamış, 7. Senfoni ise bu edisyonda iki numara olarak, 1885'te basılmıştı. Dvořák'ın, Londra Filarmoni Derneği'nin siparişi üzerine 13 Aralık 1884 ile 17 Mart 1885 tarihleri arasında bestelediği 7. Senfoni'sinde Brahms'ın 3. Senfoni'sinin büyük etkisi sezilir. Gençliğinde geçimini güç sağlayan besteciye Avusturya İmparatorluğu'nca burs verilmesini ve eserlerinin Simrock'ta basılmasını Brahms sağlamış, müzik dünyasında tanınmasına yardım etmişti. Brahms'a duyduğu saygı ve sevgi, bu arada annesinin ölümü Dvořák'ın bu senfoniyi değişik duygularla yazmasına neden oldu.

İlk kez 22 Nisan 1885'te besteci yönetiminde Londra'da seslendirilen; acı, ihtiraslı, ciddi temaları ve karanlık armonisi yüzünden diğer senfonilerine hiç benzemeyen bu eser Patetik olarak da adlandırılır. Ancak bu ciddi ve karamsar hava, müzik değerinin üstünlüğüne rağmen senfoninin fazla yaygınlaşmasını önlemiştir. Aslında bu senfoninin açılış temasında Dvořák'ın ekspres bir trenden esinlendiği bilinmektedir. Trenlere çok meraklı olan, boş zamanlarını istasyonda geçiren Dvořák'ın bu senfonisinde politik bir etkilenme de vardır. O günlerde açılmış olan Prag Ulusal Tiyatrosu'ndaki festivale Budapeşte'den katılan Macarlar trenle gelmişlerdi ve o bölgelere egemen olan Avusturya İmparatorluğu karşıtı büyük protesto gösterileri Çekler tarafından hararetle desteklenmişti.

1. Bölüm

1. bölümün, 6/8'lik ölçüde, çabuk ve görkemli (Allegro maestoso) tempodaki, sakin ve karanlık teması viyola ve viyolonsellerle duyurulur. 19. Yüzyılın klasik stiline uygun düzenlenen bu bölümde pesleşerek duyurulan tema dramatik bir anlatım yaratır. Bu, korno ile obua arasında enerjik bir düete dönüşür. ilk temanın güçlü duyuruluşuna, Brahms'ın 2. Piyano Konçertosu'nun ağır bölümünü anımsatan tema karşı çıkar. Motiflerin geliştirimi (developpement) de ikinci tema ile başlar. Tekrar bölmesine ise olağanüstü heyecanla geçilir. Ancak asıl doruk noktası coda'da gerçekleşir.

2. Bölüm

2. bölüm, 4/4'lük ölçüde, oldukça ağır (Poco Adagio) tempoda derin lirizmiyle seçkinleşir. Basit ezgi önce klarnetle duyurulur, onu flüt ve obua izler. Önceki bölümün karanlık havası gitmiş, sanki güneş doğmuştur. Korno ise bölüme harikulade bir hava getirir. Daha sonraki melankolik temayı keman ve viyolonseller sergiler. Adagio, biçim ve atmosfer yönünden Beethoven'in 9. Senfoni'sinin ağır bölümünü andırır ve nostaljik sona ulaşır.

3. Bölüm

3. bölüm, 6/4'lük ölçüde ve canlı (Vivace) tempoda, şakacı olması gereken Scherzo yine ciddidir. Bohemya halk ezgilerinin sağlam karakteri, senkoplu ritim ve coşkulu vurgulamalarla gelişir. Girişte viyolonsel ve fagotun başlattığı ezgi orta bölme trio'da (Poco meno mosso) sakin ve pastoral hava flütün duyurduğu kuş şarkısına dönüşür, sonra yine coşar, Scherzo tekrarlanır; gürültülü bir coda ile bölüm biter.

4. Bölüm

4. bölümde 4/4'lük ölçüde ve çabuk (Allegro) tempodaki finalin ciddi birinci teması ve flütle obuaların sunduğu dramatik ikinci tema izlenir. Viyolonsellerle belirtilen la majör tondaki sıcak ve avutucu üçüncü tema ise belki de Dvořák'ın en kahramanca karakterli temasıdır: Sanki karanlık ve trajik esere mutlu bir sonla çözüm getirir. Tüm orkestrayla güçlenen bu temadan sonra ilk tema –pizzicato yaylılar eşliğinde– tekrarlanırken geliştirim başlar. Buna diğer temalar da usta bir kontrpuanla işlenerek katılır. Barok stilde geniş bir kadanstan sonra senfoni parlak re majörde zaferle sona erer.[1]
 
[1] Aktüze, İrkin: Müziği Okumak, 2. Cilt. Pan Yayıncılık. İstanbul. 2002.

"Kader" adıyla da anılan 5. Senfoni, Beethoven'ın 1789'1arda başlayarak yavaş yavaş artan sağırlığına karşı, daha doğrusu kadere karşı, bir başkaldırması olarak görülür. 1805 yılından da önce esere başladığı sanılan, sonra onu bir kenara bırakarak 1808 başlarında tamamlayan Beethoven, 16 Kasım 1801'de, Bonn'dan arkadaşı olan Dr. Franz Wegeler'e şu satırları yazıyordu: "İki yıldır ne kadar yalnız olduğuma, neler çektiğime güç inanacaksın. Kulaklarımın kötü duyması beni bir hayalet gibi her yerde takip ediyor. Buna karşın fizik ve düşünce kudretim her zamankinden daha güçlü. Günbegün hissettiğim, ancak tasvir edemediğim hedefime yaklaşıyorum. Beethoven'ınız ancak böyle yaşayabiliyor. Hayır! Artık buna dayanamıyorum. Kaderin gırtlağına sarılmak istiyorum, tabii bana tümüyle boyun eğmeyecek. Ah, yaşam ne kadar güzel, hayatı bin kez yaşamak."

Beethoven'ın, senfoninin ilk dört notasını arkadaşı Avusturyalı yazar Anton Schindler'e şöyle açıkladığı anlatılır: "Kader kapıyı böyle çalar!"

Gerçekten de senfoninin ilk dört notasından oluşan basit motif tüm eserin ana fikridir. Bu arada dört notanın, üç nokta-bir çizgi olarak (…-) Mors alfabesindeki "V" harfini, dolayısıyla Latince kökenli victoria (zafer) kelimesinin kısaltılmışını da tanımladığı öne sürülür. Beethoven'ın kadere başkaldırışını ve sonunda zafere ulaşmasını simgeleyen bu esere Zafer Senfonisi adı bu nedenle verilmiş, senfoni özellikle II. Dünya Savaşı sırasında gördüğü büyük ilgi sonucu adeta sembolleşmiştir.

Senfoninin Viyana'da Theater an der Wien'de 22 Aralık 1808'deki ilk yorumundan önce de bazı olaylar oldu. Eserini yönetecek olan Beethoven, bazı yazarlara göre, doğrulukta aşırıya kaçması nedeniyle müzikçileri çok eleştiriyor, her yanlış ya da eksik notada provayı durduruyor, yeniden çaldırıyordu. Sonunda orkestra üyeleri isyan edip onun prova yaptırmamasını istediler. Beethoven böylece yönetimi bırakarak yan odada provaları izlemek zorunda kaldı. Konserin programı da çok ilginçti: Birbirinin tam karşıtı olan sakin Pastoral Senfoni (No. 6) ve savaşçı 5. Senfoni'den başka Op. 86 Esterhazy Mesi'nden üç bölüm, Prag'da bestelenmiş olan ve deneyimsiz soprano Milder'in söylediği "Ah! Perfido" konser aryası, Beethoven'ın solist olarak katıldığı, bir idil havasındaki 4. Piyano Konçertosu, son olarak da "Küçük 9. Senfoni" diye tanımlanan piyano ve korolu Fantezi! Tabii bu şartlarda 5. Senfoni pek anlaşılmamış, ancak Leipzig Gewandhaus'taki ikinci yorumundan sonra saygı ve sevgi görmeye başlamıştır. Büyüklüğüne, dev yapısına ve soyluluğuna karşın çok popüler olan bu senfoniyi dinleyenlerin tepkileri de ilginçti: Fransız besteci Hector Berlioz'un (1803-1869) anlattığına göre ünlü soprano Malibran senfoniyi dinleyince o kadar etkilenmişti ki salondan baygın halde taşınmıştı. Fransız besteci Jean François Le Sueur (1760-1837) ise Berlioz'a şunları söylemiş: "Bırakın dışarı çıkayım, havaya ihtiyacım var. İnanılmaz! Harika! Beni öylesine sarstı ve duygulandırdı ki başımın nerede olduğunu bilemedim. Böyle müziğin yazılmaması gerekir!"

Berlioz da cevap vermiş: "Müsterih olun! Bu pek sık olmaz zaten!" Mendelssohn da Goethe'ye senfoniden bölümler çaldığı zaman büyük şair şöyle demiş: "Grandios! Çok büyük, çok harika! İnsan evinin yıkılacağından korkuyor!"
Prens Lobkowitz ve Kont Rasumowsky'ye ithaf edilen senfoni dört bölümlüdür:

1. Bölüm

1. bölüm 2/4'lük ölçüde, çabuk ve ateşli (Allegro con brio) tempoda, dört notanın (sol-sol-sol-mi) klarnet ve yaylı çalgılarla duyurulmasıyla başlar. Bu motif yarım ses pesleşerek, sanki tasdik ediliyormuşçasına tekrar edilir. Son notası her seferinde daha da uzayan motif, daha sonra keman ve viyolalarla, tahta üflemeli çalgıların da katılımıyla sinirli şekilde büyür, orkestranın üç darbesi üzerine çılgınca gelişir. Bu müzikli dram yalnızca 24 mezür içinde yaratılmıştır. Tüm bölüm bu motifin egemenliğindedir. Motif öyle güçlüdür ki beliren ikinci temaya bile eşlik eder. İkinci tema gelişimde tekrar işitilirse de güçsüz şekilde söner. Obua bir ara, yakınan bir ezgiyi duyurur. Sanki bir değişimi haber veren bu kadans, özlemle ve hafifçe kaybolur. Coda'da güçlü kader motifi yine yükselir.

2. Bölüm

2. bölüm, 3/8'lik ölçüde, La bemol Majör tondaki ağırca hareketli (Andante con moto) tempoda, yumuşak ve sakin havada, derin anlamlıdır. Tema ve varyasyonlar biçiminde yazılmıştır ama –tek tema yerine– iki temanın kullanımı ayrı bir özellik oluşturur. Viyolonsel ve viyolaların unison olarak duyurdukları bu sakinleştirici, teselli edici ezgiyi tahta üflemeli çalgılar işler, sonra da kemanlara ulaştırır, barışçı sona erişmesini sağlar. Fagot ve klarnetlerin marş biçiminde sunduğu parlak ikinci tema ise, bölüm boyunca çok kez diğer temayla karışır, kemanların onu sindirmeye uğraşmasına neden olur. Buna rağmen ikinci tema trompetlerle zirveye ulaşır. Bu arada ilk bölümün kader teması da eşlik partilerinde tehdit edici şekilde belirir. Beethoven bölümün iki temasının parçalarını da ustaca, özgürce ve fanteziyle işleyerek renkli bir ortam yaratır.

3. Bölüm

3. bölüm 3/4'lük ölçüde, çabuk (Allegro) tempoda bir scherzo'dur. İlk bölümün düşüncesini anımsatan bu alışılmamış scherzo, hiç de şakacı değildir. Baslar ve viyolonsellerle başlayan melodi, kornaların duyurduğu marş benzeri temayla karşı karşıya bırakılır. Kaderin vuruşunu sezdiren marş temasının belirişi gizemli ve belirsiz bir hava yaratır. Trio bölmesinde ise kontrbasların ön plana çıktığı –Berlioz'un fillerin sıçrayışına benzettiği– vahşi bir fugato ile sıkıntılı hava dağılır gibi olursa da hafif pizzicato’larla ana tema tekrar hücum eder. İlk bölümü andıran ritimde, timpaninin hafif vuruşları sırasında ise orkestra, uzun gerilimli bir susuş içindedir. Ancak güçlü kreşendoyla tüm orkestra duraksamadan son bölüme geçer.

4. Bölüm

4/4'lük ölçüde, parlak Do Majör tonda ve çabuk (Allegro) tempodaki 4. bölüm bir zafer marşı havasındadır. Bu zafer coşkusu içinde birçok yan temayla dengelenir, bunlar basit olmalarına karşın zafere katkıda bulunurken boyun eğmeyen insanın kaderi yenişini de simgeler. Bir ara üçüncü bölümün sıkıntılı havası eserse de tümüyle kaybolur, parlayan neşeyle çok hızlı (Presto) tempoda eser sona erer.[1]
 
[1] Aktüze, İrkin: Müziği Okumak, 1. Cilt. Pan Yayıncılık. İstanbul. 2002.

magnifiercross